-
1 içi dışına çıkmak
вывора́чивать всё нутро́ (при рвоте) -
2 kabuğu dışına çıkmak
поки́нуть [пре́жнюю] обстано́вку / среду́ -
3 dış
1.1) вне́шняя (нару́жная) сторона́ (чего-л.), вне́шний (нару́жный) вид (чего-л.)dışı beyaz, içi sarı — снару́жи бе́лый, внутри́ жёлтый
dışına çıkmak — а) вы́йти за ра́мки чего; б) вы́йти нару́жу
yetkisinin dışma çıkmak — превыша́ть [свои́] полномо́чия
2) вне́шность, нару́жность (чего-л.)3) разг. заграни́цаdışa satım — э́кспорт, вы́воз
yurt dışına çıkanlar — отъезжа́ющие за грани́цу
2.1) вне́шний в разн. знач.; нару́жный; а) нару́жная дверь; б) пара́дная дверь (дома, квартиры)2) вне́шний, иностра́нныйdış memleketler — зарубе́жные стра́ны
dış siyaset — вне́шняя поли́тика
dış ti caret — вне́шняя торго́вля
dış yatırım — вне́шние капиталовложе́ния, инвести́ция
3.akıl dışı — неразу́мный
edep dışı — неприли́чный, недозво́ленный
evlilik dışı — внебра́чный
kanun dışı etmek — поста́вить вне зако́на, объяви́ть вне зако́на
mantık dışı — нелоги́чный
memleket dışı haklar — экстерриториа́льные права́, экстерриториа́льность
mesai dışı çalıştırmak — заставля́ть рабо́тать сверхуро́чно
◊
-ın dışında — а) вне (чего-л.); за, за преде́лами (чего-л.); б) за исключе́нием, кро́ме (кого-чего-л)◊
iş hayatının dışında — вне рабо́ты◊
rekabetin dışında — вне конкуре́нции◊
şehir dışında — за преде́лами го́рода, за го́родом -
4 iç
1.1) врз. вну́тренность, вну́тренняя часть (чего-л.)evin içi — вну́тренняя часть до́ма
2) внутренняя часть, заключённая в твёрдую оболочку: сердцеви́на, ядро́ağaç içi — ядро́ древеси́ны
badem içi — минда́лина
ekmek içi — мя́киш
3) начи́нка, фаршkabak içi — начи́нка для кабачко́в
4) вну́тренности, нутро́, утро́баiçi bulanmak — мути́ть, испы́тывать тошноту́
5) се́рдце, душа́, духо́вный мир ( человека)içim ferah — на душе́ у меня́ ра́достно
içimde bir heyecan vardı — у меня́ на душе́ бы́ло ка́к-то неспоко́йно
içime bir şüphe düştü — в меня́ вкра́лись сомне́ния
6) то, что совершается в пределах чего-л.şehir içi haberleşme — внутригородска́я перепи́ска
aile içi ilişkiler — внутрисеме́йные отноше́ния
7) разг. содержа́ние2.1) врз. вну́треннийiç avlu — вну́тренний двор
iç kapı — вну́тренняя дверь
2) ни́жний, нате́льный ( о белье)3.в функции служ. имени- içiınde- içinden••- içini açmak
- içi almıyor
- içine almak
- içine atmak
- içi bayılmak
- içini boşaltmak
- içi cız etti
- içi çekmek
- içine çekmek
- içini çekmek
- iç çekmek
- iç geçirmek
- içi çıfıt çarşısı
- içinden çıkmak
- içini çürütmek
- içi daralmak
- içi dayanmamak
- içine dert olmak
- içi dışı bir
- içi dışına çıkmak
- içine doğmak
- içine dokunmak
- içini dökmek
- içinde duymak
- iç etmek
- içine etmek
- içi ezilmek
- içini ezmek
- içinden geçirmek
- içi geçmek
- içinden geçmek
- içinden gelmek
- iç gıcıklamak
- içi gitmek - içine hüzün çökmek
- içim ısınıyor
- içi içine geçmek
- içine işlemek
- içi içine sığmamak
- içi içini yemek
- içi kabul etmemek
- içi kalkmak
- içi kabarmak
- içi kan ağlamak
- içinden kan gitmek
- içine kapanmak
- içi kararmak
- içi kazınmak
- içi kıyılmak
- içinden bir şeyler kopmak
- içine kurt düştü
- içini kemirmek
- içini kurt yemek
- içinden okumak
- içini okumak
- içine oturmak
- içine öyle gelmek
- içi paralanmak
- içi parçalanmak
- içi parça parça olmak
- içim rahat değil
- içini sarmak
- içine sıçmak
- içi sıkılıyor
- içini sıkmak
- içi sızlamak
- içi burkulmak
- içine sokacağı gelmek
- içi sürmek
- içine tükürmek
- içi yağ bağlamak
- içinin yağı erimek
- içini yakmak
- içi yanmak
- içinden yanmak
- içini yemek
- içinde yüzmek
- para içinde yüzüyor -
5 kabuk
ко́жица (ж) кожура́ (ж) кора́ (ж) ко́рка (ж) скорлупа́ (ж) шелуха́ (ж)* * *озвонч. -ğu1) кора́, ко́рка, ко́жицаağaç kabuğu — древе́сная кора́
ekmek kabuğu — хле́бная ко́рочка
yer kabuğu — земна́я кора́
kabuk bağlamak / tutmak — покрыва́ться ко́ркой
yara kabuk bağladı — ра́на затяну́лась / покры́лась ко́рочкой
2) скорлупа́ (яйца́); кожура́ / шелуха́ ( плодов)kabuğunu soymak — очи́стить, лущи́ть
elmanın kabuğunu soymak — очи́стить я́блоко
3) ра́ковинаkaplumbağa kabuğu — па́нцирь черепа́хи
midye kabuğu — ра́ковина ми́дии
••- kabuğunu kırmak
- kabuğuna çekilmek
- kabuğu dışına çıkmak
- kabuk gibi -
6 konu
те́ма, сюже́т, фа́була; предме́т [разгово́ра]konunun dışına çıkmak — вы́йти за ра́мки те́мы
konuyu yüzde yüz bitirmek — исчерпа́ть те́му
bir tablonun konusu — сюже́т карти́ны
günün konusu olmak — стать те́мой дня
- ı günün konusu yapmak — поста́вить на пове́стку дня
münakaşa konusu — предме́т спо́ра; те́ма спо́ра
söz konusu — те́ма разгово́ра
yazma konusu — те́ма сочине́ния (в школе)
-
7 meşruiyet
(-ti)а, meşruluk (-ğu) зако́нностьmeşruiyet dışına çıkmak — выходи́ть за ра́мки зако́нности; пренебрега́ть зако́нностью
См. также в других словарях:
dışına çıkmak — tanınan hak ve yetkileri aşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kabuğu dışına çıkmak — içinde bulunduğu ortam veya durumdan ayrılmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
içi dışına çıkmak — 1) kusmak 2) kusacak duruma gelmek Cip hazır dedi. İnşallah süspansiyonu iyidir yoksa yollarda içimiz dışımıza çıkacak. R. Erduran … Çağatay Osmanlı Sözlük
dış — is. 1) Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. Şehrin artık dışındayız. Bostanlar, bağlar, sürülmüş tarlalar. A. Haşim 2) Bir konunun kapsamına girmeyen şey 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iç — is. 1) Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. Ç. Altan 2) Oyuk şeylerin boşluğu 3) Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta Tahtanın içi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mıncık — 1. is., ğı Kedi, köpek vb. hayvanların pençesi 2. is., ğı Ezilerek içi dışına çıkmak anlamındaki mıncığı çıkmak deyiminde geçen bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
kabuk — is., ğu 1) Bir şeyin üstünü kaplayan ve onu dış etkilere karşı koruyan, kendiliğinden oluşmuş sertçe bölüm, kışır Meyve kabuğu. Midye kabuğu. Ağaç kabuğu. 2) Ekmeğin pişme sırasında içinden daha çok sertleşen dış bölümü 3) gök b. Bir sıvı veya… … Çağatay Osmanlı Sözlük
lacivert pasaport — is. Yurt dışına çıkmak için verilen pasaport … Çağatay Osmanlı Sözlük
saf dışı olmak — 1) dizinin dışına çıkmak 2) mec. ilgisi kesilmek, işin gereğinden alıkonulmak, işlemez duruma getirilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
dengesi bozulmak — 1) dik durumdan düşecek duruma gelmek 2) tanınan ve bilinen ölçülerin dışına çıkmak 3) tutum ve davranışlarında tutarlılık olmamak 4) mec. aralarında ilişki bulunan şeyler arasındaki uyum bozulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
minderden kaçmak — 1) güreşte oyuna katılmamak 2) güreşte oyun sırasında minderin dışına çıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük